Can Evrenol sineması diye bir kavram var ülkemizde artık ve ben şahsen çok seviyorum. Hem kendisini hem de filmlerini. Kısa korku filmlerinden sonra Baskın: Karabasan filmi ile uzun metrajlara başlayan, Housewife ile devam eden araya Hakan: Muhafız dizisini sıkıştıran Can Evrenol, son ve en değişik filmi “Peri: Ağzı Olmayan Kız” ile sonunda 7 Şubat Cuma günü vizyonda kendine yer bulabildi. Film bundan öncesinde 18. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde seyirci karşısına çıkmıştı.
Nasıldı?
Ben festivali maalesef kaçırdım ve filmi çıktığı ilk gün izledim. Genel hatlarıyla da beğendim diyebilirim. Can Evrenol bu film için oldukça fazla emek sarf etmiş, bu çok belli oluyor. Distopik bir dünyada yaşanan olayları bir grup “eksik” diyebileceğimiz çocuğu merkezine alarak anlatıyor film. Farklı bir deneme Peri ve bence kesinlikle şans verilmeli. Black Mirror dizisini seviyorsanız bu yapımı da seveceğinize eminim.
Konusuna gelecek olursak yakın bir gelecekte büyük bir dünya savaş yaşanıyor ve “Santral”da yaşanan büyük patlama sonucunda, gelecek 10 yıl içinde çocuklar sakat yani filmin diliyle “eksik” şekilde doğuyorlar. Santral bu çocukların toplanması emrini veriyor ve kalan son 4 eksik çocuk, Santral’e karşı bir yaşam mücadelesi veriyorlar.
Baş rolümüz Peri karakterinin ağzı olmadığını görüyoruz. Kaptan karakterinin gözleri, Porsuk karakterinin kulakları, Yusuf karakterinin ise burnu olmadığını görüyoruz ardından. Perinin babası avcılar tarafından öldürülüyor ve yolu Kaptanla kesişiyor bir şekilde. Ardından tayfanın geri kalanını da tanıyoruz ve olaylar gelişmeye başlıyor.
Peri ve arkadaşları avcılardan kaçarken bir yaşam mücadelesi veriyorlar ve filmin sonuna kadar da bu mücadele devam ediyor. Filmde ilginç olan bir nokta var ki o da her eksik çocuğun bir başka duyusunun oldukça gelişmiş olması. Bunu iki karakterde özellikle görüyoruz, diğer iki karakterde ise fazla göremiyoruz.
Nasıl Çekilmiş?
Can Evrenol’un çekim tekniklerine bayılıyorum. Kamera açıları yine çok etkileyiciydi. Filmin tonu iyi seçilmişti. Karanlık ve aydınlık tonlar sahnelerin temposuyla oldukça uyumlu olmuş. Aynı zamanda korku ögeleri yine mevcut bu filmde ve bir iki sahnede de gerçekten geriyor insanı. Efektler çok başarılı, çocukların yüzleri vfx ama hiç bir yapaylık hissedilmiyor.
Sanat yönetimi ayrıca inanılmazdı. Seçilen mekanlar, kullanılan dekorlar, aksesuarlar, kostümler tam bir sanat seliydi film. Sinematografisi özellikle bu yönleriyle çok başarılıydı. Can Evrenol nasıl çekeceğinin yanı sıra ne çektiğine inanılmaz dikkat eden bir yönetmen. Sonraki filmlerinde de bu değişmeyecektir, her filmine kendi imzasını atıyor.
Senaryo ve Oyunculuk?
Senaryo oldukça sade ve filmi takip etmesi de çok kolay. Kaos dolu bir ortam olmasına rağmen sıkılmak mümkün değil izlerken. Eğlenceli sahneler de güzel yedirilmiş bu sıkıntılı ortama. Sadece finali bir 5-10 dakika daha uzun olabilir miydi, o soru kalıyor akıllarda. Film yarıda kalmış hissi veriyor biraz seyirciye. Belki de devamı gelir, neden olmasın?
Oyunculardan Peri karakterini canlandıran Elif Sevinç çok etkileyici oynamış. Hiç konuşmadan, sadece jest ve mimiklerle ve mırıldanarak oynamak bu yaşında inanılmaz gerçekten. Önünün açık olduğunu düşünüyorum kendisinin. Ayrıca Onbaşı Kemal karakterini canlandıran kötü adamımız Mehmet Yılmaz Ak’ın da performansı oldukça dikkat çekici. Zaten Kötü adamın iyi oynaması filmin de iyi olmasını sağlıyor her zaman. Can Evrenol’un filmlerinde genellikle oyuncular sırıtmıyor, dişli bir sistem gibi uyumlu oyuncularıyla Can Evrenol. Bu bakımdan her zaman takdir etmişimdir kendisini.