İstanbul’un Fethini hepimiz biliyoruz. Nedenleri, sonuçları, etkileri, aşamaları vs. yıllardır eğitimin her kademesinde okuduk, öğrendik. Yetmedi 3 saat filmini 6 bölüm de dizisini izledik. İzlediğimiz iki yapım da bana göre bekleneni veremedi. Dünyaca ünlü Netflix platformu 24 Ocak günü Rise of Empires: Ottoman adında 6 bölümlük mini bir belgesel dizi yayınladı. Türklerin çoğunlukta olduğu bu yapımın dili ingilizce olacaktı ve fragmanıyla bile bu iş olmuş dedirtiyordu bizlere. Peki Rise of Empires nasıl olmuştu, bu sefer beklentileri aşacak mıydı?
Rise of Empires bana göre dizi ve belgesel olarak iki şekilde incelenmeli. Çünkü bu iyi bir dizi, peki iyi bir belgesel mi? Belgeselin tanımına baktığımızda belge niteliği taşıyan izlence yazısını görürüz. Yani diziyi izlerken aklımızda soru işaretleri kalmıyorsa, anlatılanların hepsi belge niteliğindeyse yani söylentiden ibaret değilse o zaman iyi bir belgesel izlemiş oluruz. Şimdi bu yapımın iyi ve kötü yanlarına değinip belgesel kısmı neden kafaları karıştırıyor anlatmaya çalışayım.
Neler İyiydi?
Rise of Empires’ta savaş sahneleri, oyunculuklar, atmosfer ve müzik çok iyiydi. Uzun uzadıya her birini övebilirim. Büyük bütçeli bir dizi izliyor gibi hissettim kendimi bazı sahnelerde. Tüm oyuncuların yanı sıra özellikle II.Mehmet’i canlandıran Cem Yiğit Üzümoğlu rolünün hakkından çok iyi gelmiş. Her sahnesinde Sultan II.Mehmet olmanın, Fatih olmanın verdiği o ağırlık vardı üzerinde ve tek başına parlıyordu adeta.
Dizinin senaryosu oldukça akıcıydı ve belgesel tarzı bir anlatım olmasına rağmen seyirciyi sıkmıyordu. İki tarafın gözünden de savaş ortamı çok iyi anlatılmıştı. Savaşı anlatan diziler her zaman böyle akıcı olmaz. Türk olsun yabancı olsun sıkılmadan izleyecektir.
Yönetmen Emre Şahin işin altından çok iyi kalkmış. Osmanlıdaki savaş atmosferini Netflix sayesinde 195 ülke izleyecek. Bunu hepsinin de anlayacağı şekilde anlatmak ve bunu bizim alışık olduğumuz gibi anlatmak çok önemli bir detay. Tanrı (God) değil de Allah denilmesi, savaş alanında herkesin naralar atarak tekbir getirmesi, ezanlar okunması, Mehter çalınması gibi pek çok detay Osmanlının en bilindik yönleri. Belki yapımın tamamı ingilizce ama bu saydıklarımın hepsi Türklerin sahip olduğu ve çok iyi bildiği şeyler.
Konstantinopolis yani İstanbul’un tasviri çok iyi yapılmış. Görüntü yönetmenini tebrik etmek gerekiyor. Dizide sürekli bu şehrin öneminden bahsedilirken bize gösterilen görüntüler söylenenleri destekliyor. Harita kullanımı ve Osmanlı nerelere sahip, Konstantinopolis nerede, surlar nereyi çevrelemiş. Hepsi çok sade ve başarılı anlatılmış.
Tarihi gerçekler daha önce izleyemediğimiz şekilde çok cesur şekilde sunulmuş bu da çok olumlu bir nokta. Netflix’in verdiği rahat ortam buna yol açmış tabii ki. Peygamberin Konstantinopolis için söylediği sözlere iki defa değinilmesi buna en büyük kanıt.
Neler Kötüydü?
(Spoiler içerir)
Tarihsel bazı detaylar dramaya katkı sağlamak amacıyla değiştirilmişti. Bunlardan en göze çarpanları sıralamaya çalışayım:
Şehzade Orhan, Roma tarafından esir tutuluyordu ve II.Mehmetin tahtı için bir tehdit oluşturuyordu buraya kadar doğru. Doğru olmayan kısım Orhan’ın savaş sırasında ne yapıyor olduğuydu. Buna yapımda hiç değinilmemiş olması bana göre bir hata ve tarafsız olma çabasıydı. Şehzade Orhan Roma savunmasında yer almış ve Osmanlı’ya karşı durmuştu.
Çandarlı Halil Paşa ilk bölümden son bölüme kadar bir hain olarak gösteriliyordu ve Roma Grandükü ile işbirliği içindeydi. Hatta belgesel kısmında konuşan tarihçilerden biri ona Yunan lakabını bile takmıştı. Oysa Çandarlı inatçı görüşleri yüzünden fetihten hemen sonra idam edilmişti. Hain olduğuna dair kesin bir kanıt yok.
Roma İmparatoru XI.Konstantin dizi boyunca bir kahraman gibi gösterildi ve ölümünü bile izlememiz uygun görülmedi. Katolik ve Ortodoks kiliselerini iki zıt kutup gibi gösteren dizi Konstantin’in bu iki kiliseyi birleştirme çabasına ise hiç değinmedi. Her ne kadar bu çabası boşa gitmiş olsa da bu gelişmeler savaşın kaderini değiştirebileceği için mutlaka anlatılması gerekirdi.
İki taraftan da birer kötü adam çıkarılmış: Osmanlı tarafında Çandarlı Halil Paşa, Roma tarafından da Grandük Notaras.
Bu Netflix’in tarafsız kalma çabası ama olumsuz yansıyordu diziye.
Ceneviz Komutanı Giustiniani dizinin en cesur karakteriydi ve Mehmet’ten bile daha yürekli gösterilmişti neredeyse. Asıl kahraman o gibiydi. Savaşta bu kadar önemli birisi mi kendisi bilinmez ama belgesel anlatımına göre o olmasa Konstantinopolis 2 ayda değil de 2 haftada düşerdi orası kesin.
Yine aynı adamın aşk hayatı hikayeye hiçbir katkı sağlamazken tempoyu da oldukça düşürüyordu.
Şahi topunun yani o devrin en büyük ve en özel silahının, Sultan Mehmet tam da oradayken infilak etmesi ve Sultan Mehmet’in tek başına, elinde beyaz bayrakla surların dibine gidip Giustiniani ile karşı karşıya gelmesi, bana göre söylentiden ibaret ve olamayacak kadar fantastik şeyler.
Cenevizliler Osmanlı’nın efsane ordusu Yeniçerileri aynı bölümde iki defa bozguna uğrattı. Bu hem bir abartı olarak göze çarpıyor hem de Netflix yine tarafsız kalmaya çalışıyor bana göre. Belgesel kısmında da tek bir Romalının bile ölmediği söyleniyor bu savaşlarda ve sonunda “iddia” kelimesi çıkıyor ağızlardan.
Bazı Türk oyuncuların kullandığı ingilizce kulağa çok yapay geliyordu. Sonrasında izlediğimiz sahnelerde ise bunun aslında çok da şart olmadığını öğrendik. İtalyanca, Yunanca ve Türkçe konuşuluyordu dizide ama Mehmet henüz 6-7 yaşlarındayken bile ingilizce konuşuyordu annesiyle. Ana’nın Türkçe konuştuğu bir sahne var ve Mehmet ona neden Türkçe konuştuğunu da soruyor. Demek ki Türkçe biliniyor Osmanlılarca. Osmanlılar kendi aralarında Türkçe konuşsaydı olmaz mıydı? 195 ülkenin anlayabilmesi için olmazdı. Netflix öyle istiyordu çünkü.
Gemileri karadan yürütmek gibi akıl almaz ve dahiyane bir olay neden harita üzerinde gösterildi ve sahnesi çekilmedi. Biz onun yerine asla ispatlanamayacak olan Meryem’in şehri terk ettiğini efektler sayesinde izledik. Fetih 1453 filminde bile bu sahne çekilmişti. Zor anlaşılıyordu ama yine de çekilmişti. Haritalar üzerinde değil de 3-4 dakika bile olsa izlemek isterdim bu tarihi olayı.
Dizideki anlatım öyle bir tarafsız ki, bir taraf kaybediyor bir bölüm sonra diğer taraf mutlaka bir zafer kazanıyor. Osmanlı’da lağımcılar bozguna uğruyor ve 4 gemi onlarca kadırgayı aşıp şehre varabiliyor ama bir bölüm sonra Mehmet gemilerini karadan yürüttükten sonra Haliç’e indirip, Roma donanmasını bozguna uğratıyor. Tarihin akışını bilmesek Konstantinopolis’i Osmanlı almış mı alamamış mı bu gel git anlatımla birlikte sürpriz olabilirdi bize.
Belgesel bir dizinin Astroloji ve Kanlı Ay’a dayanması da oldukça garipti. 15.yüzyılda insanlar çok bağlıymış burçlara ve Kanlı Ay ad değişimin habercisiymiş. Mehmet’in tekrar inanmasını sağlayan olay bu oluyor. Ordusunu da yüreklendiriyor Mehmet bu gelişmeyle.
Sonuç Olarak
Olumsuz yönler biraz daha fazla gözükse de bu dizi olmuş, çok iyi olmuş hatta. Drama sağlamak için abartı kullanılır yapımlarda ve bu destansı olayı anlatırken de drama kullanılması çok doğal bir yöntem. Olumlu yönleri görmek, olumsuzları çok da kafaya takmamak en doğrusu olacaktır. Bu dizi oldukça güzel ve Türk yapımı olarak bakarsak da en iyi Türk yapımı Netflix dizisi. Biz ne kadar çabalasak da Netflix omuz atmadan böyle anlatmıyoruz işte tarihimizin en büyük zaferlerinden birisini. Umarım o düzeylere ulaşırız yakın zamanda ve Netflix’e muhtaç kalmayız.
Benim bu diziye olan puanım:
Dizi 9/10
Belgesel 6/10
Toplam 8/10
Enes Subaşı